ÇANKIRI ALPSARI KÖYÜ

  • https://www.facebook.com/alpsarinet/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05013011818
  • https://twitter.com/alafci18
  • https://www.instagram.com/alpdernek
  • https://www.youtube.com/channel/UCYfHAZ2twe5nexOWvtkkOIg
AHMET YAKAR
ahmyakar@hotmail.com
YAREN DAVETİ VE BİR HAFTALIK İSTANBUL GEZİM
19/03/2014


YAREN DAVETİ VE BİR HAFTALIK İSTANBUL GEZİM


Çankırı’mızın gözde toplumsal sosyal müesseseden biri olan Yaran kültürünü yaşatan Alpsarı Köyünüzün İstanbul’ da düzenlemiş olduğu yaran toplantısına Sayın Başağam Feyzullah TERCAN tarafından davet edildim.



Özellikle Yaran için gidiyordum. Her ne kadar Annemin köyü olsa da bazı örf ve adetleri bilsem de hem heyecanlıydım hem de katılmak bana huzur verecekti. Mazeretim nedeniyle 2013 yılındaki yaran davetine katılamamıştım. Ama bu sene hem can atıyordum. Hemde köyden uzakta bir avuç insanımızın birlik ve beraberliğine şahit olacaktım.

Heyecanlıydım; Tercan ve Yakar ailesi olarak hazırlıkları yaptık sözleştik hatta daha erken yola çıkabilmek için Çankırı’ daki Bilal TERCAN’ ın evinde gece kaldık. Sabah Bilal’ in çocukları Hasan ve Emine çoktan hazırlanmış bana hadi Ahmet Amca sabah oldu kalk hadi diye uyandırmaya çalışıyorlardı. Çocuklar İstanbul’ da doğup orda yaşamışlardı. Heyecandan yerlerinde duramıyorlardı. Sabah kahvaltıdan sonra sizler eşyalarınızı araca yükleyinceye kadar ben gelirim diyerek evden çıktım. Safiye annem Anneannem rahatsızdı tekrar görmeye gitmeliydim diyerek evden çıktım. Annem sanki ben gelecekmişim gibi balkonda yolumu gözlüyordu. Kapı açıldı. Oğul bekliyordum seni diye ağlamaklı olmuştu, bir haftalığına gidiyorum. Merak etme dedimse de bir tutam gözyaşı döktü, yüzüne bakamıyordum, hıçkırık sesleri hafiften geliyordu. Annemin yüzüne baksam duygulanıp ağlayacaktım. Birden içeriden Anneannem seslendi Ahmet mi geldi diye, hal hatırdan sonra müsaade istedim. Ellerinden öptüm boynuna sarıldım. Anneannem Siz gidin bizi merak etmeyin diye seslenirken de helallik istedi. Dayanamadım. Acilen odadan dışarı kendimi attım. Anneme istiyorsanız gitmeyeyim dedim. Annem ise Allahım nasıl isterse öyle olur. Diye bana giderayak teselli veriyordu. Vedalaştık. Siz yolda giderken dua okuyacağım bitince alo derim 3 yudum su iç ve güle güle git diye arkamdan seslendi. Sanki içimden bir şeyler kopuyordu. Acaba gitmeyeyim mi, ya giderde bir şey olursa, ya bir daha göremezsem diye kendi kendimin içimi kurutuyor, dayanamayacak bir hal alıyordu. Evden dışarı çıktığımda annem arkamdan düşünme buraları sen git gez gel kafanı dinlersin diye bağırıyordu. Birkaç dakika sonra eve geldim. Herkes hazırlanmış beni bekliyordu. Oradakiler anlamıştı. Gerçi bir şey dememişlerdi. Sanki deselerdi akşam uğradın, sabah yine niye uğruyorsun mu diyeceklerdi. Ama yine de demediler.

Aracımızla saat 10,00 gibi Çankırı’ dan hareket ettik, dualarla; yolculukta güzel geçiyordu. Bazen Hasan Ahmet abi bizim araba olsa 160 km vururdu şimdi, Hasan benim kartal 89 model bir araba bu 120 km ile gider yol sınırı da bu diye Hasan’ ı kızdırıyordum. Otobanda giderken bak hasan şimdi Mersedez’ i geçiyoruz. Hasan da bende olacaktı bu araba diye söyleniyor binicilerine kızıyordu. Beş buçuk saat sonra İstanbul’ a 18 km kala aracımın gazı bitti, bir türlü benzine geçiremedim. İtmeyle, marşa basa basa da akü bitti. Neden ya gaz alaydın diye de kendi kendime kızmaya başlamıştım. Aracımın tüpünü tadilattan dolayı değiştirmiştim. Kaç km gidiyor uzun yolda diye hesap yapıyordum kendimce, ama benzine geçmeyeceğini hesaplayamamıştım. İstanbul’daki akrabalarımız arıyor, nerede kaldınız, neredeyseniz gelelim diye tam yerimizi de tarif edemiyorduk şuraya gelin gibisine otobanda yardım edecek kimsede yoktu, yol yardımı da geçmiyordu. Neyse ki durumumuzdan anlayan bir Tokat plakalı bir minibüs aracımızın yanına yaklaştı, aracın içinden çıkan 3 kişi aracımızın arızalandığını görünce durdu. Yardım edelim dediler, 2 saate yakın zamanda hiçbir araç durmamıştı böyle bir teklifte gelince tabi hemen olur dedik başkada şansımız yoktu. aracı çekersek çalışır, hem aracı boğdurduk hem de aküyü bitirdik basa basa dedim. Araçtaki çekme halatı ile minibüse bağladık 1-2 vurdurma ile aracım benzinle çalışmıştı. Öndeki minibüse selektör yaparak aracın çalıştığını ve çekmeye gerek kalmadığını söyledim. Yardımcı oldunuz borcumuz varmı dememize rağmen Allah razı olsun deyin yeter dediler, bizde hep birlikte Allah razı olsun diye teşekkür ederek ayrıldık, adamlar ne olur olmaz diye biz sizi en yakın benzinliğe kadar arkanızdan takip edelim oradan ayrılız dediler. Nitekim çamlıca gişelerine gelmeden benzinliğe döndük minibüs kendi yoluna bizde oradan benzin istasyonuna girdik, oto gaz alarak Ünalan’ a Seyfettin ve Zehra KEŞAN ailesinin evine gittik. Akşam hava kararmak üzereydi eve girdiğimizde.

Teyzemin oğlu Feyzullah TERCAN eve gelmiş bizleri karşılamıştı. Seyfettin KEŞAN’ a Başağam sana emanet akşam yarana gelirken getirirsin diye söyleyip müsaade isteyerek evden çıktı. Yoldan geldiniz dediler önce soluklanın sonra gidersiniz diye yorgunluk çayı ve yolluk ikramında bulundular. Derken Seyfettin; Başağam hazırsan çıkalım. Dedi.

Aradan geçen zaman içerisinde Ünalan mahallesinde çok değişikler olmuştu daha önceden otosan denen bölge yıkılmış büyük bir rezidans olmuş, çevre yolu yapılmış, metro-metrobis gelmiş daha önce gezdiğim yolları tanıyamaz olmuştum.

Hem yorgun hemde heyecanlıydım, 1989-1990 ve 1991 yıllarında çalışmıştım 1991 yılında ayrılmıştım İstanbul’ dan, ne anılarım ve unutulmaz hatıralarım vardı ekmek davasına birçok şehirde çalışmıştım. İşte 23 yıl sonra tekrar gelmiştim. Ünalan mahallesine çok gelişmişti. Dere mahallesi üst mahalle oturduğumuz ev yine duruyordu üst taraflarda büyük binalar kurulmaya derede ise aynı inşaat çalışmaları da devam ediyordu.

Evden çıktık Başağam araç ile gidelim dedi. Gerçi de fazla uzakta değilmiş, bir ara yanımda İstanbul’ a gelen Bilal’ in oğlu Hasan’ ı aradım. Seyfettin ise o çoktan gitti yarana dedi. Yaran evine geldiğimizde Alpsarı Köyümüze ait Derneğimizin binasında alt kısımda yaran ve toplantılar için yerimiz var. Orada yapıyoruz diyerek kapıdan içeri girdik. Derneğin üst katında birkaç kişi karşıladı sohbetler ettik. Başağa Feyzullah TERCAN benim geldiğimi duyarak yanıma geldi. biraz sohbet ettik birde Yavuz GÖNEN tarafından Handırı ve Alpsarı köyüBaşağaları hatıra fotoğrafı çektirdik

Başağa Feyzullah TERCAN; Başağam ben aşağı iniyorum birazdan seni çağırırız diyerek yanımdan ayrıldı. Birkaç dakika sonra çavuş yanıma gelerek Başağam, misafirağam buyurun diyerek yaran meclisine davet etmişlerdi Yavuz GÖNEN önden giderek bana yol gösteriyordu. İçeri girmek için biranda buyurun misafirağa diye seslendiğini duydum. Evet, burası İstanbul’ du burada bir yaran meclisi vardı. Birlik ve beraberlik hakim sürüyordu. Kapıdan içeri girdim. Herkes ayakta idi, birden kendimi kendi köyümde yaran meclisi içerisine girerken düşündüm heyecanlandım. İşte o an o heyecan üzerimde hissediliyordu. Selam vererek içerinin sessizliği birden kaybolmuştu. Selamünaleyküm Başağalarım haykırışı karşıdan Aleykümselâm Misafirağa diye başağaların selam alması, arkasından aynı haykırışla Selamünaleyküm Yaranağalar ve yaranağalar hepbir ağızdan Aleykümselâm Misafirağa nidası yükselmiş çavuş yanıma tekrar gelerek yer gösterdi ve bana gösterilen yere oturdum. Oturduğum yerden etrafı süzüyordum; Hemen hemen hiç yabancı yok gibiydi. Yaran meclisinde bir ara başağa Feyzullah TERCAN Merhaba başağam hoş geldin sefalar geldin. Derken Cümleten merhaba diyerek selamlaşma faslı bitince, ikramlarda bulundular. Yaranda bulunanların çoğunun isimleri veya simaları ile tanıyordum. Çoğu İstanbul’ da kaldığım zaman arkadaşlık ettiğim kişilerdi. Sazendeler Osman ve Yakup kardeşler ortamın havasını değiştirerek ortama renk katmaya başlamışlar, çavuş elinde turasını göstererek nizam ve intizam içerisinde oyuncuları oyuna sırayla kaldırarak yarana neşe katıyordu. Ortaoyunları oynayan ve oyuna iştirak edenler seyircilerin büyük hayranlıkla takip etmesini sıra kendilerine gelince ceza yemeden oyundan kalkmalarını beklerken bile kahkahalar atmaları, kendilerinden gülerek geçmeleri, Halk oyunları ustalarını seyrederken alkış üzerine alkış koparak oyuncuların beğenisini kazanması yarana ayrı bir renk katmakta, derken zaman hızla ilerliyordu. Başağaların kendini gösterme zamanı gelmesi

Başağalar oynarken geceye ayrı bir renk katmıştır.

Epeyce bir zaman geçmişti ki Çavuş başağanın yanına gelerek başağam yemek hazır buyurun diye seslendiler. Başağa yaranağalar, misafirağalar yemek hazır diyerek bir üst kata birlikte çıktık. Yemekler yendi çaylar içildi. Hep birlikte vedalaşıp dernekten, yaran evinden ayrıldık. İstanbul gibi metropol bir şehirde Çankırı’ mızın Toplumsal ve sosyal olaylar insanları birbirine yaklaştırıyor. Başağalar, yaranağalar, misafirağalar, sazendeler ve çavuş güzel ve ahenkli bir disiplin şeklinde devam eden Yaran; toplumsal paylaşmanın en güzel örneğini teşkil ediyor. Ve ettiriliyor. bu örf ve adetlerini devam ettiren Alpsarı Yaran Meclisine teşekkürü borç bilirim.

Bir hafta İstanbul ziyaretim başlamıştı. Özlediğim yerleri gezmeye gidecektim hani ulaşımda kolaylaşmış artık Ünalan’ dan Metro hemen evin altından hareket etmekte birbirini bağlayan demiryolu ağı ile istediğin yöne gidip-gelmek kolaylaşmış ulaşımı çok yönlü çözmüş buda benim işime geliyordu Kadıköy sahilinde gezmek, Haydarpaşa Tren istasyonu merdivenlerine çıkmak, Fenerbahçe stadyumunun çevresine, Kadıköy’ den vapurla Eminönü, yeni camii (eskiden yeni cami bölgesinde yürürken güvercinlerde sana yol gösterircesine uçuşuyorlardı, ama bu gittiğimde güvercinleri göremedim.), Sultanahmet meydanına gitmek, Sultanahmet camisinde namaz kılmak cami içerisinde ve avlusunda gezerken tarihine gömülmek, Mahmutpaşa’ dan alış veriş yapmak, Vapurda Simit yemek, sahlep içmek, boğaz turuna katılmakta güzeldi ama havalar soğuk olunca doğanın güzelliğini anlayamıyor boğazın tadını tramvaya binsem de, ulaşım çok kolay olsalda yinede çok yürümüşüm. 7 gün İstanbul’u gezmek mümkünmüydü, hem ziyaretlerde bulunacağım, hemde aklıma gelen yerleri gezmeye çalışacağım. Başağa Feyzullah TERCAN’ ın görevlendirdiği elaman ise yarın ben seni gezdireceğim diyerek sabah saat 10,00’ da hazır olun birlikte çıkarız demesine rağmen ertesi günü sabırsızlıkla beklemeye başladım. Ertesi günü oldu hala bekliyordum. Saat 10,00 oldu hazırlandım. Gelen yoktu. Telefon açmak istedim yok yok dedim gelecem demişti. Derken beklemeye başladım saat11,00, 12,00 oldu arkasından 13,00, 14,00, 15,00,16,00 ve saat 17,00 oldu derken çıkageldi. Başağanın görevlendirdiği kişi pişkin pişkin ben geldim. Demesi evde bulunanları güldürmüştü. Onlar biliyordu; ama ben bilmiyordum ekileceğimi. O gün öyle geçmişti. Görevli kişi hala yarın gideriz diyordu. Ama her defasında yarın şu saatte diyordu ve dediği saatte yine ekiyordu. Bakıyordum. Söylediği saatte gelmeyince ben çıkıyordum evden, bende alışmıştım hani Seyfettin KEŞAN’ ın işe gidişi ve akşam kaçta döneceği saati öğrenmiştim. Birlikte çıkıyorduk evden bazende dönüşü Seyfettin arıyordu abi nerdesin ben ona göre işlerimi ayarlayayım diyordu.

İstanbul’ a gelipte Marmaray’a binmemek olurmu. Ünalan’ dan Metro’ ya bindim Ayrılık çeşmesinden aktarmalı olarak Marmaray’a bindim.Boğazın altından karşıya Kazlı çeşmeye gitmekti niyetim. Eski çalıştığım Deri fabrikasının bulundu parkı görmekti. Camiyi ve Türbeyi ziyaret etmekti. Marmaray’ da ilginç olarak karşılaştığım bir olayı anlatmadan geçemeyeceğim. 2 genç kafalarını kaldırıp yukarı tünelin üstüne doğru bakıyorlardı ya hep karanlık göremiyecekmiyiz diye söyleniyorlar bir ara sordum görmek istediğiniz nedir gibisine balıkları, denizin dibini, boğazın sularını dediler oraya baktınız mı kapının üzerine şuan 60 metre alttayız tünelden başka bir şey göremezsiniz dedim. Sadece ulaşım yönünden kazandığınız zaman yanınıza kalır dedim. Yaşlı bir adam ya arkadaş bende denizin altını görerim diye binmiştim. Ama bu gençler gibi de merakla her yöne bakmadım dedi ve gülüştük.

Kapalı çarşıdan geçerken birkaç dükkânın Çankırı’ lı olduğunu gördüm Çankırı adını her yerde her semtte kendini gösteriyordu. Esnafıyla, çalışanıyla kapalı çarşıda Canbaz soy isimli bir mağazanın önünden geçerken sordum 18 Çankırı’ mı diye evet abi Çankırı Orta kazası Kanlıca mahallesindenim dedi, benim eniştemde Kanlıca’ lı dedim kimlerden Canbaz’ lardan ooooo bizdenmiş kim derken amcasının bacanağı çıktı. Derken biraz aşağıda hediyelik eşya satan dükkân ise Eldivan’ın kirazı dosta gider birazı diye şarkı mırıldanıyordu. Çankırı’lımısın dedim delikanlı güldü hemde kirazı ile ünlü Eldivan ilçesindenim. Bazlamaç ve pehlivanı da buradan Şabanözü’nlü bir esnaf ta karşıdan bağırdı. Vay be tüm Çankırı burada diye birde hatıra fotoğraf çektim. Günün anısına

Günlerim su gibi akıp geçiyordu İstanbul gezim kış ayına da denk gelmesi günlerin kısalığı nedeniyle birden hava kararıyordu. Ama yinede dolu dolu geçiyordu Akşamları akrabalar çağırıyordu veya ziyaretlere gidiyorduk Çubukludan Dayım ve GÖKTOPRAK ailesine, Teyzem ve LAFÇI ailesine, deri fabrikasında birlikte çalıştığım Sait ile teyzemin kızı zela KARAKILIÇ ailesine, Zeki ATLIHAN ve çocukları Engin ve Abdullah ATLIHAN ailelerine, ve Başağam Feyzullah TERCAN ve ailesine, Hasan Hüseyin PAÇALI ailesine ve evinde konuk olarak kaldığımız Zehra – Seyfettin KEŞAN ailesine, bizleri ağırladıkları için teşekkür ederim. 

Çankırı’ ya döneceğimiz son gün Zehra ve Seyfettin KEŞAN’ ın Çocukları Berra, Betül ve Hasanın topluca doğum günlerini kutladık.

İstanbul’ da bulunduğum zaman bile Çamlıca Tepesine çıkmak nasip olmamıştı, o akşam teyzemin oğlu Başağam bu akşam Çamlıca’ ya çıkalım dediğinde sanki büyük bir heyecan yapmıştım. Çamlıca ya hiç çıkmamıştım. Ya oranın güzelliğini tv den ya da görsel medyadan görmüştüm ama çıkmak veya gitmek nasip olmamıştı. Başağam son gün bana büyük bir hediye vermişti. Giderayak, Hedefte Çamlıca, Sefa tepesi vardı, 3 araç vardı TERCAN, PAÇALI, KEŞAN Aileleri ile çocuklar ile toplam 18 kişiydik araçlara bindik yola çıktık içimde bir şeyler kıpır kıpır ediyordu. Görmediğim bir yere gidiyorduk bulunduğumuz yere yakın dediler ama yıllarca çıkmak nasip olmamıştı bugün çıkacaktık. Çay keyfi güzel olur boğaza karşı konuşuyorlardı. Kendi kendimize hayal ediyorduk aracın içindekiler birden bire bir telefon geldi. Öndeki araçtan Osman’ da gelecekmiş beni de alın demesiyle araçların hepsini geri döndürdük evin oraya geldik beklemeye başladık ama beklediğimiz kişi gelememişti. Zaman geçiyor Saatlerde gece 12.00 yi gösteriyordu. Bu saatten sonra gezmek olmaz dedim ve ben yatar yarın erken yola çıkacağım diyerek bu olay bende bir hayal kırıklığı olmuştu yinede her işte bir hayır vardır, nasipse bir dahaki sefere diyerek evlere dağıldık. Sabah bizler için hareket saati gelmişti. İznim bitmişti yarın işe başlayacaktım ama Hani bir hafta daha ertelemek dürtüsü geliyordu, sevdiklerimizden dostlarımızdan ayrılmak insana zor geliyordu. Seneye tekrar geleceğim, çünkü 2015 yılında emekli olacağım Allahım nasip ederse diye tekrar geleceğim, gelmeye çalışacağım diye orada bulunanlara ve kendimize moral veriyordum. Ne anılar geçmişti bizim Ünalan mahallesinde bulunan ailelerle vedalar hep acı verir bana ama yinede vedalaşma zamanı gelmişti. Eşyalar yüklendi, yola çıktık el sallayarak ayrıldık arkamıza bakarak, belli bir zaman kimsenin ağzını bıçak açmadı İstanbul’ a şen şakrak güle oynaya geldiğimiz gibi hüzünlü bir ayrılışla Çankırı’ ya dönüş başlamıştı. Hani İstanbul’ dan geliyorsun’ ya Pişmaniyesiz olmaz eşe-dosta, iş arkadaşlarına ağız tatlılığı çam sakızı çoban armağanı gibi bizler yolda neler yaptık kısa zaman içerisinde diye konuşurken eşim bir haftadan beri Ankara’ dan geçeriz yol bu biz nerden istersek o yönden gider ama Ankara’ dan gider derdi. Gerede den Çankırı ayrımına geldiğimizde bizler İstanbul’ da nerelere gittiğimizi neler yaptığımızı anlatırken Çankırı yol ayrımını kaçırıp Kızılcahamam 71 km levhasına geldiğimizde Ankara’ ya gittiğimizin farkına vardık. Aslında iyi de olmuştu eşimin yeğeni askere gidecekti İstanbul’ a gittiğimiz için görememişti. Ankara’ da bir akrabanın yanında ziyarete gelmiş, nerde olduğunu telefon ile sorduk falancalardayım dedi. bizde oraya geliyoruz dedik ve askeri oradan uğurladık. Çankırı’ ya geldiğimizde yine hava kararmıştı. Allahımın izniyle emanetleri yerine sağ salim teslim etmenin mutluluğu içerisinde tatilimiz sona ermişti.

Yaran daveti için Başağam Feyzullah TERCAN’ a ve İstanbul’ da bizleri ağırlaya ve bizlere değer veren tüm gönül dostlarımıza teşekkür ederim.

Tekrar Görüşmek dileğiyle

Saygı ve selamlarımla

19/02/2014 

Ahmet YAKAR

Dostlarla elele hep birlikteliğe



357 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

DALINDA DUT YEMEK - 30/07/2021
Şahin ÖZTÜRK ise “O zaman kapı her zaman açık istediğiniz zaman gelip Dut tan kana kana yiyebilirsiniz “dedi. Teşekkür ederek ayrıldık.
Rahmetli Tay Ahmet Dedem ve Tatillerde Köyde Kitap okutması - 26/07/2021
Alpsarı köyümüzde dedemin misafir odasındaki tavanda köşelere meyveler asılmış ve mis gibi kokusu eşliğinde (mevsimine göre) okuttuğu kitaplar unutulmaz bir anımdı.
İĞDE AĞAÇLARI - 08/11/2019
İĞDE AĞAÇLARI
SAMANLIKTAKİ ELMA - 08/11/2019
SAMANLIKTAKİ ELMA
Rahmetli BEKİR HASEKİ - 08/11/2019
Rahmetli BEKİR HASEKİ
RAMAZAN AYI HATIRALARIM - 08/11/2019
RAMAZAN AYI HATIRALARIM
KÖYÜMÜZDE YETİŞEN MAHSULLER - 08/11/2019
KÖYÜMÜZDE YETİŞEN MAHSULLER
Alpsarı Köyü Piknik ve Tanışma Şöleni - 08/11/2019
Alpsarı Köyü Piknik ve Tanışma Şöleni
KERVAN YOLU-TAHTACILAR - 08/11/2019
KERVAN YOLU-TAHTACILAR
 Devamı